IAA Mobility Fuarında Öne Çıkan Yeni Otomotiv Teknolojileri
Münih’te düzenlenen IAA Mobility 2025, otomobil fuarı olsa da aynı zamanda mobilitenin geleceğini şekillendiren teknolojilerin sergilendiği küresel bir merkez. Fuarda dolaşırken yazılım tanımlı araçların (software defined vehicles) nasıl geliştirildiğini görebilirsiniz, steer by wire ya da brake by wire çözümlerinin direksiyon ve fren sistemlerinde getirdiği yeni yaklaşımı deneyimleyebilirsiniz. Solid state batarya teknolojisinin markalar için ne kadar kritik rol oynadığını, kablosuz şarj altyapısının ise günlük kullanımda nasıl kolaylık sağladığını fark edebilirsiniz.
Standlarda karşılaşılan her detay, araçların yalnızca mekanik parçalarla sınırlı kalmadığını, yazılım entegrasyonu ve cloud-to-car platformlarının sürüş deneyimini dönüştürdüğünü gözler önüne seriyor. Aynı zamanda batarya verimliliği, enerji dağıtım modülleri, hafif bileşen teknolojilerindeki ilerlemeler, ikinci el araç fiyatları üzerinde bile gelecekte belirleyici olabilecek işaretler veriyor. Tüm bu yeniliklere yakından baktığınızda siz de mobilitenin artık daha bağlantılı, sürdürülebilir yapıya doğru hızla evrildiğini görebilirsiniz. Peki, IAA Mobility 2025 sizi neler bekliyor? Gelin, fuarda hangi somut örneklerin, iş birliklerinin ve teknolojik vurguların öne çıktığını birlikte keşfedelim.
Yazılım Tanımlı Araçlar (Software-Defined Vehicles, SDV)
Yazılım tanımlı araçlar (SDV), araçların donanımına sıkı sıkıya bağlı olmadan sürekli güncellenebilir ve yeni yetenekler kazanabilir hâle gelmesini sağlıyor. IAA Mobility 2025’te de teknolojiyi gözlemlediğinizde araçların artık yalnızca mekanik sistemlerden ibaret olmadığını fark edebilir, aksine yazılımın merkezi rol oynadığını ve sürüş deneyimini şekillendirdiğini görebilirsiniz. Söz konusu araçlar, kabin içi sistemlerden sürüş destek teknolojilerine kadar birçok fonksiyonu yazılım tabanlı kontrol edebiliyor, böylece üreticilerin güncellemeleri uzaktan veya servis sırasında etkinleştirmesi mümkün hâle geliyor. Özellikle software defined vehicles konsepti, elektrikli araç ekosisteminde second-life batarya kullanımı, enerji yönetimi gibi alanlarda da yeni fırsatlar sunuyor.
Fuarda sergilenen SDV örneklerinde, araçların birbirleriyle ve bulut platformlarıyla olan iletişimi öne çıkıyor. Cloud-to-car bağlantısı sayesinde yazılım güncellemeleri, veri analizi gerçek zamanlı yapılabiliyor, böylece sürüş dinamikleri ve kullanıcı deneyimi sürekli optimize edilebiliyor. SDV mimarisi, geleceğin mobilitesinde araçların daha kişiselleştirilebilir olmasını da sağlıyor. Örneğin; sürüş modları veya enerji dağıtım stratejileri yazılım üzerinden anında değiştirilebiliyor, bu sayede araç performansı, menzili ihtiyaca göre ayarlanabiliyor. Elbette güvenlik de hayati rol oynamaya devam ediyor, çünkü SDV sistemlerinde yazılım güvenliği ile veri bütünlüğü ön planda tutuluyor.
Bazı üretici araçları ise SDV yaklaşımını daha somut biçimde sergiliyor. BMW iX ve Mercedes EQ serisi gibi modellerde software defined vehicles altyapısı sayesinde direksiyon, fren sistemleriyle entegre kontrol sağlanabiliyor. Elektrikli araçların batarya yönetimi optimize edilebiliyor ve kabin içi sistemler kullanıcı alışkanlıklarına göre özelleştirilebiliyor. Örneğin; yazılım odaklı yaklaşımın araçların yaşam döngüsünü uzattığını, ikinci el araç fiyatları üzerinde bile etkili olabileceğini gözlemleyebilirsiniz. Fuarda dikkat çeken diğer nokta SDV modellerinin steer by wire ile brake by wire sistemleriyle doğrudan etkileşim hâlinde olması. Bu sayede hem sürüş güvenliği hem de esneklik artırılıyor, yazılım güncellemeleriyle yeni yetenekler eklenebiliyor.
By-Wire Sistemleri: Direksiyon ve Fren Kontrolünde Kablosuz Çağ
By-wire sistemleri, geleneksel mekanik bağlantıları ortadan kaldırarak direksiyon ve fren kontrolünü tamamen elektronik sinyallerle yönetmeyi mümkün hâle getiriyor. IAA Mobility 2025’te sergilenen örneklerde sistemlerin araç tasarımında sağladığı esneklikle sürüş güvenliğine katkılarını gözlemleyebilirsiniz. Steer by wire sistemlerinde direksiyon simidiyle tekerlekler arasındaki mekanik bağlantı yerine sensörler / aktüatörler devreye giriyor. Yani direksiyon tepkileri yazılım tarafından optimize edilebiliyor, farklı sürüş modlarında değiştirilebiliyor. Aynı şekilde brake by wire sistemleri, fren pedalına uygulanan kuvveti elektriksel sinyallerle tekerleklere iletip frenleme performansını daha hassas hâle getirebiliyor.
Söz konusu sistemler özellikle elektrikli, yazılım tanımlı araçlarla entegrasyon açısından büyük önem taşıyor. By-wire teknolojisi sayesinde araç tasarımında daha geniş kabin içi alanlar yaratabiliyor, batarya ile diğer modüller için optimizasyon yapılabiliyor. Fuarda tanıtılan modellerde, sürüş sırasında adaptif geri bildirimiyle direksiyon hissi, fren tepkisi yazılım üzerinden anında değiştirilebiliyor. Ayrıca, teknolojiyi destekleyen araçlar geleceğe uyumlu kabul edildiği için modellerde değer kaybının minimumda olacağı öngörülüyor.
IAA Mobility’de sergilenen bazı örnekler, bu teknolojinin üretim araçlarına entegrasyonunu da gözler önüne seriyor. Örneğin; ZF ve Bosch’un tanıttığı prototiplerde steer by wire / brake by wire sistemleri, sürüş dinamiklerini gerçek zamanlı olarak optimize edebiliyor. Direksiyon tepkileri, aracın hızına, yol koşullarına, sürücü tercihlerine göre yazılım tarafından ayarlanabiliyor. Benzer şekilde fren sistemleri, enerji geri kazanımı, ABS kontrolü ile entegre çalışarak hem güvenliği hem de enerji verimliliğini artırıyor. Kablosuz haberleşmeyle yüksek güvenlikli yazılım protokolleri de sistemlerin güvenilir şekilde çalışmasını sağladığından araçlar ilerleyen dönemde güncellemelerle yeni özellikler kazanabiliyor.
By-wire sistemleri, geleceğin mobilitesinde önemli bir dönüm noktası oluşturuyor. IAA Mobility’de direksiyon, fren kontrolünün sadece mekanik işlem olmadığını, yazılımın yanı sıra elektronik entegrasyonla sürüş deneyiminin tamamen yeniden tanımlanabildiğini fark edebilirsiniz. Sistemlerin sunduğu esneklik sayesinde, araçların performansı, güvenliği ve sürüş konforu yeni seviyeye taşınıyor. Yani dilerseniz ilerleyen güncellemelerle ilave yetenekler edinebilirsiniz.
Yapay Zeka ve Cloud-to-Car Platformları
IAA Mobility 2025’te, araçların yazılım tabanlı dönüşümünde yapay zekanın (YZ) ve bulut bağlantısının (cloud-to-car) merkezi bir rol üstlendiği açıkça görülüyor. Çünkü fuarda, araçların donanım teknolojilerinin yanı sıra yazılım, veri odaklı özellikleri ön plana çıkarılıyor. Örneğin; yapay zeka, generatif yapay zeka (GenAI) teknolojileri, sürüş deneyiminden kişiselleştirilmiş hizmetlere kadar geniş yelpazede araç fonksiyonlarını optimize etmek için kullanılıyor. Yapay zeka çerçevesinde ortaya çıkan gelişmeler, araçların daha akıllı, güvenli, kullanıcı odaklı hâle gelmesini sağlıyor.
Öne çıkan diğer örnek, NVIDIA'nın IAA Mobility 2025'te tanıttığı Halos platformu, araçların güvenli otonom sürüşünü desteklemek için bulut ile araç arasındaki entegrasyonu güçlendiriyor. Halos, araç mimarisi, YZ modelleri, çipler, yazılım ve hizmetleri bir araya getirerek güvenli otonom sürüşün temelini oluşturuyor. Platform, araçların güvenliğini sağlamak için kapsamlı yaklaşım sunuyor.
Sonatus'un AI Director platformu ise araç içi YZ iş yüklerini yönetmek için tasarlanmış çözüm sunuyor. YZ modellerinin eğitiminden dağıtımına kadar olan süreci kapsayarak araçların YZ yeteneklerini optimize ediyor. Ayrıca, platformun bulut üzerinden uzaktan izlenmesi, araçların performansının sürekli olarak iyileştirilmesini sağlıyor. Tüm gelişmeler ele alındığında araçların yazılım tabanlı dönüşümünü hızlandırarak sürüş deneyimini daha güvenli, verimli, kullanıcı odaklı hâle getirdiği söylenebilir. IAA Mobility 2025'te sergilenen teknolojiler, size de otomotiv endüstrisinin geleceğine dair önemli ipuçları sunabilir.
Batarya & Enerji Sistemlerinde Yenilikler
IAA Mobility 2025’te elektrikli araçlarda en çok batarya enerji sistemlerine dair yenilikler dikkat çekiyor. Fuarda sergilenen çözümler, araçların menzilini artırmak, şarj sürelerini kısaltmak, sürdürülebilirliği desteklemek üzerine odaklanıyor. Katılımcılar, solid-state batarya teknolojilerinden akıllı güç modüllerine, kablosuz şarj altyapılarından enerji dağıtım sistemlerine kadar birçok gelişmeyi gözlemleyebiliyor. Fuarın önemi tam da burada öne çıkıyor, çünkü geleceğin elektrikli araçlarının daha verimli, güvenli hatta çevre dostu olmasına katkı sağlamakla kalmıyor, sektördeki önemli dönüşümlere işaret ediyor.
Solid-State Batarya Teknolojisi ve VW / QuantumScape İş Birliği
IAA Mobility 2025’te solid-state batarya teknolojileri de konuşulmaya devam ediyor. Solid-state bataryalar, enerji yoğunluğu önemli ölçüde artırmak adına geleneksel lityum iyon bataryalardan farklı olarak sıvı elektrolit yerine katı elektrolit kullanıyor. Volkswagen ile QuantumScape iş birliği de teknolojiyi pratik araçlarda kullanıma hazır hâle getirmek için yapılan en kapsamlı çalışmalardan biri olabilir. Çünkü fuarda sergilenen prototiplerde, bataryaların şarj süreleri önemli ölçüde kısalıyor, ısı yönetimi geleneksel bataryalara kıyasla daha etkin sağlanıyor.
Solid-state bataryaların avantajları sadece enerji yoğunluğuyla sınırlı değil. Katı elektrolit kullanımı, yanma - sızıntı risklerini minimuma indirerek özellikle yüksek hızlı şarj senaryolarında güvenliği artırıyor. Volkswagen’in V21L modeli üzerinde yapılan testlerde ise bataryanın hızlı şarj altında performans kaybı yaşamadığı açıkça görülüyor. Nedeni ise batarya ömrünün geleneksel bataryalara göre uzatılmış durumda olması. Öte yandan QuantumScape’in geliştirdiği prototipler göze çarpıyor. Söz konusu modeller, 844 Wh/l enerji yoğunluğuna ulaşarak elektrikli araçların menzilini %30-40 oranında artırma potansiyeline sahip. Yani solid-state batarya teknolojisine sahip araçlar, kullanım ömrü - performans açısından daha değerli kabul ediliyor.
Fuarda sunulan örneklerde, solid-state bataryaların sıcaklık toleransı, şarj döngüleri ve batarya yönetim sistemleri detaylı biçimde tanıtılıyor. Ayrıca, Volkswagen’la QuantumScape’in geliştirdiği üretim süreçleri, seri üretim için ölçeklenebilirliği hedeflediğinden teknolojinin önümüzdeki yıllarda yaygınlaşacağını öngörülüyor.
Akıllı Güç Modülleri (iPDM + eFuse) ile Enerji Dağıtımı
Fuarda dikkat çeken diğer yenilik, araçlarda enerji dağıtımını daha verimli hâle getiren akıllı güç modülleri (iPDM) ve entegre elektronik sigorta sistemleri (eFuse). iPDM, yani Intelligent Power Distribution Module, araçta bulunan batarya, elektrikli bileşenler arasındaki enerji akışını yazılım kontrolüyle yönlendiren teknoloji. Yani motor, batarya, klima, elektronik sistemler gibi farklı bileşenlerin ihtiyaca göre doğru miktarda enerji almasını sağlıyor. eFuse ise geleneksel sigortaların yerine geçen elektronik koruma elemanı, aşırı akım veya kısa devre durumlarında devreyi hızlı şekilde keserek elektronik bileşenleri koruyor.
Fuarda sergilenen örneklerde, iPDM sayesinde enerji dağıtımı optimize edilerek batarya ömrü uzatılıyor, aracın performansı dengeleniyor. Örneğin; yüksek güç gerektiren durumlarda motor sistemine ekstra enerji aktarılabilirken düşük tüketim modlarında enerji tasarrufu sağlanabiliyor. eFuse teknolojisi akışı sürekli izleyerek olası arızaları önceden engelliyor. Modüllerin yazılım tabanlı olması sayesinde enerji yönetimi güncellemelerle sürekli iyileştirilebiliyor, aracın kullanım süresi boyunca performansı sabit kalabiliyor.
Öte yandan iPDM ve eFuse entegrasyonu, elektrikli araçların karmaşık enerji ihtiyaçlarını yönetmede hayati rol oynuyor. İki sistem sayesinde enerji akışı güvenli, kontrollü hâle geliyor, araç içi bileşenlerin dayanıklılığı artıyor, böylece sürüş esnasında enerji kaynakları optimum şekilde kullanılabiliyor.
Şarj Altyapısı & Kablosuz Şarj Çözümleri
Elektrikli araçlar için geliştirilmiş şarj altyapısı ve kablosuz şarj çözümleri fuarın konularından biri. Kablosuz şarj sistemleri, araçların şarj istasyonuna fiziksel temas olmadan enerji almasını sağlıyor, kullanıcı deneyimini önemli ölçüde kolaylaştırıyor. Porsche, BMW gibi üreticiler, manyetik rezonans, indüksiyon teknolojilerini kullanarak araçların park halindeyken güvenli şekilde şarj edilebildiğin fuarda sundukları prototiplerde gösteriyor. Sistemlerin en önemli yanı, farklı batarya kapasiteleriyle araç modelleri için uyarlanabilir şekilde tasarlanması.
Kablosuz şarj sistemleri, enerji verimliliğini optimize etmek için araç ile zemin plakası arasındaki iletişimi sürekli yönetiyor. Araç bataryasının şarj durumu, sıcaklığı, enerji ihtiyaçları gerçek zamanlı olarak izleniyor, böylece şarj işlemi maksimum verimlilikle tamamlanıyor. Ayrıca, altyapı elektrik şebekesiyle entegre edilerek pik talep dönemlerinde yük dengeleme yapılabiliyor, böylece enerji kaynaklarının daha sürdürülebilir kullanımı mümkün hâle geliyor.
Fuarda tanıtılan sistemlerde, kablosuz şarjın aynı zamanda otomatik park asistanıyla senkronize çalışabildiğinden bahsediliyor. Araç, park ederken doğru konumlanıp şarj plakası ile hizalanıyor. Yani sürücü müdahalesine gerek kalmadan enerji aktarımı gerçekleşiyor. Özellikle şehir içi mobilitede elektrikli araç kullanımını kolaylaştıracağı, altyapı yatırımlarının yönünü değiştireceği düşünülüyor.
Hafif ve Sürdürülebilir Bileşen Teknolojileri
Araçlarda kullanılan bileşenlerin hem hafif hem de çevre dostu olacak şekilde tasarlanması, fuarın ana konuları arasında yer alıyor. Çünkü hafif bileşenler, aracın toplam ağırlığını azaltarak enerji verimliliğini artırıyor, bataryanın menzilini uzatıyor. Yani tasarım ve kullanılan malzemelerin, diğer teknolojileri destekleyen bir inovasyon olduğunu söyleyebiliriz. Sürdürülebilir bileşenler ise geri dönüştürülebilir malzemelerden üretiliyor ya da üretim süreçlerinde karbon salınımını azaltacak yöntemler kullanılıyor. Üretim süreci elektrikli araçların çevresel etkisini minimuma indirmeyi hedefliyor, şehir içi mobilitede daha temiz bir çözüm sunuyor.
Fuarda tanıtılan örneklerden biri olan Maxion FUSION jantlar, alüminyum - çelik malzemelerin özel bir birleşimiyle üretiliyor. Bu kombinasyon, jantların hem hafif hem de dayanıklı olmasını sağlıyor. Hafif jantlar, süspansiyonla tekerleklerin daha az enerji harcamasına yardımcı olurken aracın ivmelenmesini, fren performansını da olumlu etkiliyor. Aynı zamanda, karbon emisyonlarını yaklaşık %30 oranında azaltabiliyor.
Sürdürülebilir bileşenlerin tasarımında geri dönüştürülebilir plastikler, biyolojik bazlı kompozitler ve düşük enerjiyle işlenen metal alaşımlar da kullanılıyor. Tüm çevreci malzemeler, üretim sürecinde daha az enerji tüketilmesini sağlayarak atık miktarını azaltıyor. Hafif ve sürdürülebilir bileşenler, elektrikli araçların enerji yönetimiyle performans optimizasyonu açısından hayati rol oynuyor. Çünkü aynı zamanda araçların çevresel ayak izini düşürerek uzun vadeli sürdürülebilirliğe katkı sağlıyor.
Maxion FUSION Jant Teknolojisi ve Karbon Emisyon Azaltımı
Maxion Wheels’in tanıttığı FUSION jant teknolojisi, hafiflikle dayanıklılığı bir araya getiren yeni nesil çözüm olarak dikkat çekiyor. FUSION jantlar, alüminyum - çelik malzemelerin birleşimiyle üretiliyor. Bu da jantın ağırlığını azaltmakla kalmıyor, aynı zamanda yüksek dayanıklılık, çarpışma direnci sağlıyor. Hafif jant kullanımı, tıpkı hafif şasi kullanımı gibi araçların toplam ağırlığını azaltarak bataryadan gelen enerji tüketimini optimize ediyor, menzilin uzamasına katkıda bulunuyor. Araç süspansiyon sistemine binen yükün azalması, dolaylı olarak yol tutuşuyla frenleme performansını artırıyor, özellikle ani manevralarda araç dengesinin korunmasını sağlıyor.
Üretim süreci açısından FUSION jant teknolojisi çevresel sürdürülebilirliği ön planda tutuyor. Alüminyum - çelik malzemelerin verimli kullanımı, enerji tasarrufu sağlayan üretim teknikleri, minimum atık hedefleri sayesinde jant başına karbon emisyonu azaltılıyor. Ayrıca, geri dönüştürülebilir malzemelerin kullanılması, üretim sonrası çevresel etkilerin düşürülmesini sağlıyor. Kısaca hem üretim aşamasında hem de kullanım sürecinde çevresel fayda oluşturuyor.
Fuarda sunulan prototiplerde, FUSION jantlar farklı elektrikli araç modellerine uyarlanabilecek esnek tasarımlarla tanıtılıyor. Dayanıklılık testleri, yüksek hız, ani fren, uzun süreli sürüş senaryolarında performansın korunabildiğini gösteriyor. Bununla birlikte jantların termal yönetim sistemleri, frenleme sırasında oluşan ısıyı dağıtarak güvenlikle jant ömrünü artırıyor. Bu sayede şehir içi kullanımdan uzun yol sürüşlerine kadar her senaryoda optimum performans sağlanıyor.
Maxion FUSION jantlar, hafiflik ve çevresel faydaları bir arada sunarken elektrikli araç üretiminde enerji verimliliğini artırıyor, sürdürülebilir tasarım hedeflerini destekliyor. Yani jant teknolojisinin elektrikli araçların performans, güvenlik, çevresel etki optimizasyonu açısından sektörde öncü bir çözüm olarak öne çıktığı söylenebilir.
IAA Mobility 2025’te tanıtılan yazılım tanımlı araçlardan by-wire sistemlerine, yapay zekâ destekli platformlardan batarya ve enerji yeniliklerine kadar tüm bu teknolojileri deneyimlemek, aracınızın performans, verimlilik potansiyelini keşfetmek için Borusan Next üzerinden elektrikli araç modellerini inceleyebilir, ikinci el araç fiyatlarıyla karşılaştırabilirsiniz. Böylece hem sürdürülebilirliği hem de sürüş konforunu artıracak çözümleri doğrudan görebilir, araç alım sürecinde bilinçli seçimler yapabilirsiniz.
Telif hakkı ve sair fikri mülkiyet hakları Borusan Oto Değerlendirme Pazarlama ve Hizmet A.Ş.’ye (Borusan Next’e) aittir. Ticari amaçla ve/veya yasalarca izin verilen meşru kullanım sayılamayacak şekillerde, kısmen dahi olsa, izin alınmaksızın alıntı yapılamaz, kopyalanamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz, link verilemez.
VW T-Roc, kompakt SUV segmentinde şık tasarımı, güçlü performansı ve gelişmiş teknolojileriyle dikkat çekiyor. T-Roc'un detaylı incelemesi için tıklayın.
Peugeot 3008, C-SUV segmentinde şık tasarımı, güçlü performansı ve gelişmiş teknolojileriyle dikkat çekiyor. Detaylı inceleme için tıklayın.
SUV ile Şile-Ağva rotasında virajlı yollarda konforlu sürüşün keyfini çıkarın. Gezi planı, mola durakları ve güvenli sürüş ipuçlarını keşfedin.